Searching...
24 Ekim 2017 Salı

Dillere dair bir not

Kime sorarsan sor, “dil iletişim aracıdır” diyecektir. Oysa bu, işin yarısı. Öbür yarısını mesela Tevrat yazarı gayet net kavramış, dil konusunu ilk önce Babil Kulesi ile birlikte anmış. Allah insanlara dili niye verdi? Birbirleriyle konuşamasınlar diye verdi.

Anadilin senin yakın çevrendeki insanlarla anlaşma aracındır. Aynı zamanda, insanlar aleminin yüzde doksan dokuz küsuruyla anlaşamama aracındır. Meksika kedileri Çin kedileriyle iyi kötü anlaşırlar, ama Meksika insanları Çin insanlarıyla anlaşamazlar, çünkü arada dil engeli vardır. Dilin bu ikili işlevini anlamadan dilin yapısı ve evrimi hakkında doğru dürüst bir fikir edinemezsin, Wittgenstein Abi gibi bir sürü boş laf arasında dolanır durursun. 

Düşün mesela, Türkçedeki ses uyumu gibi, dili ufakken öğrenenlerin dünyanın en doğal şeyiymiş gibi benimsediği, ama 20-25 yaşından sonra öğrenenlerin hayat boyu asla alışamadıkları bir sistem niye var? Almancada neden isimler dişi, erkek ve nötr, ve neden her birinin artikeli ayrı telden çalar? Swahili dilinde neden 18 isim kategorisi var ve her biri ayrı tip çoğul yapar? Tek maksat iletişim olsa böyle olur muydu? Asıl amaç yabancıyı dışlamak (ya da kolayca teşhis etmek) olmasın sakın?

Her dil, olağanüstü karmaşık ve çok katmanlı bir kodlar sistemi barındırır. Misal: ip ipi, sap sapı, çöp çöpü, ama kap kabı. İstersen kusursuza yakın konuş, bunda hata yaptın mı dili bilmediğine hükmedilir. Kalın k’yı damağın fazla arkasından söylersen cahil olduğun ya da Adanalı olduğun anlaşılır, ama fazla önden söylersen bu sefer TRT özentisi monşer olmakla suçlanabilirsin. Havalı kızlar şu kelimeyi öyle değil böyle söyler, söylemeyene çok pis gülerler. (Her zaman öyleymiş: Catullus, carmen 83, /k/ yerine /kh/ diyen Suriye valisini atası köle diye aşağılar: chommoda dicebat, si quando commoda uellet.)

Bu yüzden Esperanto gibi “rasyonel” bir yapay dil oluşturma çabaları her zaman hüsranla sonuçlanmıştır. Bu yüzden doğal diller sürekli olarak değişir/evrilir, çünkü o dili konuşan her sosyal grup, sürekli olarak, taklidi zor birtakım dil kodları ve alt-kodları oluşturmakla meşguldür. Bu yüzden bir emperyal dil kazara dünyaya hakim olsa bile, o dilin lehçeleri ve şubeleri kısa zamanda apayrı diller gibi birbirinden ayrışacaktır.

(31 Ekim ilave)
Yazıya itiraz eden okurlardan birkaçı dile teleolojik bir işlev yüklemenin yanlış olduğunu, burada adeta komplo teorisi yapıldığını savundular. Bir yorumcu eleştiriyi şöyle dile getirdi:
Aynen genetikte olduğu gibi dilin evriminde de yeni bir dilden bahsedebilmek için çok küçük mutasyonların uzun zamanda birikmesi gerekiyor. Bu sürece iradeyi veya bir amacı yüklemek için ya bir üst akıla (Türkçenin dışlayıcı tanrısına?) ya da mikro düzeydeki mutasyonların sorumlularının bunu yaparken en azından bilinçaltlarında bu amaca yöneldiklerine inanmak gerekirdi.

Bu görüşe hak verdim. Evet, mikro düzeydeki mutasyonların sorumlularının daima dışlayıcı (ya da topluluk-oluşturucu diyelim) bir psikoloji ile hareket ettiklerini söyleyebiliriz. Düşün: Bir insan neden egzotik (recherché) kelimeler kullanır? Neden birtakım ekstra-rafine dil kurallarını öğrenmeye can atar? Neden aksanını belli normlara uydurmaya gayret eder? Hemen her zaman "bizden olanlar bunu anlar, öbürleri zaten yaramaz" mantığı bir düzeyde aktiftir. Sanırım dil evriminin asıl motoru da bu psikolojik güdü olmalı. 

"Dışlamak" deyince sanki kötü bir şeymiş gibi duruyor. "Community formation" desen herkes tasvip eder. Aynı şey halbuki. Birilerini dışlamadan birilerini içleyemezsin.



0 yorum:

Yorum Gönder

yorumunuzu buraya yazabilirsiniz

 
Back to top!