Bunu 2014 Mayısında Şakran cezaevindeyken yazmışım.
David Lodge, A Man of Parts, H.G. Wells’in romanlaştırılmış biyografisi. Lodge son devir İngiliz romancılarının en iyilerindendir. Ufacık bir akademik ve profesyonel dünyanın insanlarını, mıy mıy kişisel ve cinsel ilişkilerini anlatır. Biraz sıkıcıdır ama gözü keskindir. Bu okuduğum dördüncü kitabı.
Wells ise İngiliz modernizminin büyük peygamberi; romancı, sosyalist, işçi ve kadın hakları önderi, sosyal güvenlik politikalarının fikir babası, bilim kurgu türünün mucidi. Sanırım Lodge, larger than life bir karakteri, gerçek bir kahramanı yazmak istemiş. Sonuçta onun, başta kadın işleri, sosyal ilişkiler ağı içinde tıkanıp tükenmesini anlatmış. 1890’larda büyük idealizmle başlayıp 1970-80’lerde tükenen sosyal devlet tahayyülünün otopsisi bir yerde.
Peşinden Adalet Ağaoğlu’nun son romanı, Dert Dinleme Uzmanı (Everest 2014). Gazetelerde o kadar övgüsü çıktı ki “acaba” deyip getirttim. Yarısında kusup bıraktım. Kadın Türkçe cümle kurmayı bilmiyor, inandırıcı bir hikaye kurmaktan aciz; karakterler klişe bile değil, karton. Çiğnenip posası çıkmamış cinsten tek bir özgün fikir yok. Hepsini okusan, tutup tutacağı bir buçuk saat. Elaleminki elli altmış saat kafanı meşgul ediyor, bitirdikten sonra da geriye bir şeyler kalıyor. İnan bana, zavallı bir ülkede yaşıyoruz.
CNBCE’de İspanyol filmi, Camino. Kahredici. Dini taassubun mikro düzeydeki kaynaklarına ve etkilerine dair. Camino kızın adı, “yol” ya da “tarik” demek. Teşkilat ise Opus Dei, İspanya’nın Gülen cemaati bir bakıma. Türkçe altyazıda “eser” diye çevirmişler, bir bok anlaşılmıyor.
Hemingway ile Gelhorn filmini beğenmedim, yarısında kapattım. Hemingway’in sadece yaptıklarıyla söylediklerini alsan, elinde içip içip ukalaca laflar eden ayyaş bir hıyar kalır. İnandırıcı olması için bambaşka bir kişisel karizma lazım, gözlerinin içinin gülmesi lazım. Clive Owen onu verememiş, kazık gibi durmuş.
Hemingway’in intiharının sebebi mutsuzlukla açıklanamaz bence. Kendini ve iktidarını kanıtlama – sıradan insanlardan farklı olma – derdi vardı ve sanırım intiharı, iktidarın en aşırı kanıtı olarak gördü ya da öyle göstermek istedi. “İradem o kadar güçlü ki kendi hayatıma da ben son veririm” gibi bir şey. Aslında bütün hayatı reklam ve intiharı da reklamın uç noktası. Öldüğünde TIME dergisine kapak olmanın en garantili yolu.
Özet niteliğinde bir cümle. Ama neden kalınır ki böyle bir ülkede ?