Rate this posting:
İngilizce neden lazım? Mesleki faydasını zaten biliyorsun, uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Bilgisayar programcılığından uçak tamirciliğine, turizmden narenciye yetiştiriciliğine kadar aşağı yukarı her sektörde vasıfsız elemanlıktan bir adım öteye geçmenin şartı sınır dışına elini ve aklını uzatmak, onun da ilk adımı dil bilmek. Yani İngilizce bilmek. Hem Mistır Bravn seviyesinde bilmek değil, elalemin yanında üst perdeden konuşabilecek kadar bilmek.Yalnız bu değil. Türkçede üretilen yazı miktarı İngilizcede üretilenin küsuratı kadar. Tam rakamını okumuştum bir yerde, aklımda kalmamış, ama şoke edici bir sayı. E napalım, hepsini okuyacak değilim, bana yeter deme sakın. Mesele nicelik meselesi değil çünkü, niceliği biçince nitelik de başka bir boyuta düşüyor. Uçlar kesilince geriye vasat kalıyor. O uçlarda, vasata hitap etmeyen yayınlar vardır; herkesin bilmediği yerlerde gezen, öncü olan, yeni ufukları zorlayan, risk alan, yeni kıtalar keşfedenlerin yalnızlık ve cinnet dolu maceraları. Bunların Türkçeye gelme ihtimali sıfıra yakındır, konu isterse narenciye üretimi olsun, ister erken Wei hanedanı şiiri, ya da beyin mimarisindeki son keşifler. Dışarıda bin kişi okursa bunları, burada müşterisi bilemedin on kişidir, adam neden zahmet edip bassın? Dil bilmiyorsan mecburen bunlara fransız kalacaksın. Spesifik sınırları bırak bir yana, bizzat "sınırı aşmak" fikri sana uzak bir hayal olarak kalacak. Kristof Kolomb mu? Masal olmalı, bizde olmaz öyle şey. Hem gâvur ta oralara kadar zahmet etmiş gitmiş ne bulmuş? Bizim mahallenin camisini! Yeni kıtaymış, kıçıma anlat.
Bir toplum düşün ki balta girmemiş ormana giderse ne yapar? Belediye parkındaki çocuk kaydıraklarını bulup onlarla oynar.
Türkçede okuyabileceğin kitaplar da işte o kadar: Survivor kaydırağı.
Peki peki, tamam, istisnalar var, yılda bir ya da iki tane. Onları arayıp buluncasıya kadar İngilizce öğrensene?
0 yorum:
Yorum Gönder
yorumunuzu buraya yazabilirsiniz