Searching...
22 Ocak 2017 Pazar
Ocak 22, 2017

Nerede benim usturam?


"Türkiye’deki liberal güruh -ki geneli Karl Popper'ın her türlü totalitarizm ve otokrasi kötüdür açık toplum olmalı ütopyasının peşine takılmışlardan oluşur- islamcılar 2013 yılında mutlak anlamda otokratlaşana dek ve hatta bazıları daha sonrasında bile Türkiye’nin bir seküler despotluk ülkesi olması gerektiğini algılayamadılar. Memlekette elinde resmi yetkiler olan birilerinin topluma seküler ahlak dayatmasını antidemokratik buldular. Nişanyan da bunlardan biridir. böyle olmasının sebebi elbette bu arkadaşların islamcılık ideolojisini hafife almış olmalarından kaynaklanıyor ve hatta islamcılık ideolojisinin tanımından bihaber olmalarından..." demiş ekşi sözlük silahşorlarından biri.

Muhtemelen çok genç biri. Bu ülkeye 1920’lerden 40’lara, 1950’den 60’a, 1960’tan 70’lere, 80’den 90’lara, 90’dan 2000’lere kadar dayatılan köpekleşmeden haberi olmadığı için ilk gördüğü belayı tek bela zannediyor.

* Türkiye’nin bir seküler despotluk olması iyi midir? Bilmiyorum. Çünkü öyle bir şey görmedik. 1923’te memleketi ele geçirenlerin Vatanmilletsakarya adı altında sattıkları şey sekülerlik değildi. ‘Allah Allah’ nidalarıyla gavura karşı kazanılmış bir zaferin, ‘Allah’ kısmı sansürlenmiş fener alayıydı. Ülke nüfusunun yüzde yirmi beşini "denize" veya başka yere dökmüş olmakla övünen ve onların gasp edilmiş malı, mülkü, kızı ve kızanıyla sefa süren bir mütegallibe sınıfının ahlaksız orjisiydi.


Popper’in siyasi yazılarını hayli geç okudum. 1930-40’ların dehşetine karşı cesur bir duruş ve tutarlı bir çözüm arayışı olduğunu idrak edecek kadar tarih perspektifim vardı çok şükür. 30 ve 40'lar felaketinin, insanlık tarihi açısından neyi temsil ettiği hakkında zerrece fikri olmaksızın Popper hakkında lagara lugara laf döktüren çömezlerden olmadığım için bahtiyarım.


Popper’e gelinceye kadar üç beş şey okumuşluğum da vardı laf aramızda: Spinoza mesela, ABD anayasa hukuku, John Locke, Berjamin Constant, J.S. Mill, Bagehot, Thomas Mann, Hannah Arendt vb. Onlardan da az buçuk etkilenmiş olabilirim, itiraf edeyim.

Gerçek kişiler hakkında mesnetsiz varsayımlar ileri sürüp bunlar üstüne yargılar inşa etmek sizce ‘iftira’ tanımına girer mi? Girerse müeyyidesi ne olmalı?

Kırbaç? Dil kesme?

0 yorum:

Yorum Gönder

yorumunuzu buraya yazabilirsiniz

 
Back to top!