Theba kentini kuran Fenikeli Kadmos'un hanedanıyla lisedeyken tanışmıştım. Oedipus ve Antigone, Laios ve Kreon, talihsiz kraliçe Iokaste, düşman kardeşler Polynikes ve Eteokles ile sonradan epey mesaimiz oldu. Hölderlin'in "Gemeinsamschwesterliches, o Ismenes Haupt" yahut Cocteau'nun "Divum Iocastae caput mortuum" mısraları aklıma kazındı. O süreçte kimse bana Fenikece qdm diye yazılan sözcüğün "öncü, ata" anlamına geldiğini, bizim Arapçadan bildiğimiz kıdem ve kadîm ve mukaddem ile aynı şey olduğunu söylememişti. Keşfettiğimde galiba sene 2000 veya 2001'di. Gözümden bir perde düştü.
Daha sonra antik Yunanca etimolojinin iki klasik başvuru kaynağı, Pierre Chantraine'in Dictionnaire étymologique de la langue grecque'i ile Hjalmar Frisk'in Griechisches etymologisches Wörterbuch'unu edinme imkânı buldum. İkisini de yıllar boyu epey didikledim. Şimdi de önümde açık duruyorlar. Şunu farkettim: Hocaların Sami dilleri hakkında hiçbir fikri yok. Fraenkel, Lewy ve Masson gibi Semitistlerin yazılarına vakıflar; ama Yunancanın Sami dillerinden etkileşimi hakkında bağlayıcı bir şey söylemekten feci surette ürküyorlar. Chantraine'in nektar maddesine bak mesela. Yarım sayfa yazmış, Sanskritçeden bilmem nereye kadar on tane hipotez üzerinde durmuş, hiç birini beğenmemiş, ama gözünün önünde duran kaynağı (Lewy'ye değindiği halde) görememiş. Belli ki İbraniceden haberi yok. Bu da şaşılacak bir şey değil aslında: Akademik dünyada klasikçilerle şarkiyatçılar arasında aşılmaz bir duvar vardır, bir tür profesyonel deformasyon.
İbranice ve Aramice kalın k ve kalın t ile qtr "tütsülemek, buhur tüttürmek". Arapçadan bildiğimiz kitre (bir tür ağaç sakızı, reçine) ve katran (çam sakızı, sakız kıvamında zift) oradan geliyor. Lübnan'ın simgesi olan kédros > cédre > sedir ağacı da öyle. Bilumum Kuzeybatı Sami dillerinde niphˤel sıygası, tıpkı Arapça infiˤāl sıygası gibi (inzibat, inkılap, intibak, infilak, inkıta vb.) edilgen türevler yapıyor. O meyanda niqtār "reçinelenmiş" demek, yayin niqtār da "reçineli şarap". Olimpos tanrılarının ölümsüzlük içkisi meğer bildiğimiz retsina şarabı değil miymiş? (Galiba Homeros'tan birkaç yüzyıl önce, Miken sarayının envanter kayıtlarında da geçiyordu; ama ilgili kitaplarım yanımda değil, o yüzden kesin bir şey söyleyemiyorum.)
Fenike dili, genelde "Aramice" adı verilen Suriye yöresi dillerinin bir lehçesidir. İbranice ile Süryanice de öyledir. Fenikeceden maalesef elde çok fazla yazılı materyel yok, kelime hazinemiz de bir-iki yüzü geçmiyor. O yüzden çoğu zaman analizi, bol yazılı belge üreten Arami ve İbrani dilleri üzerinden yapmak zorundayız. Ama bildiğimiz şu var. Yunan milleti denizciliği, denizaşırı ticareti ve yazıyı Fenikelilerden öğrenmiş. MÖ 800-700'lerde Akdeniz'in her bucağında onlarla kapışmış. Sicilya'da, Libya'da ve Anadolu'nun güneyinde onlarla dip dibe kentler kurmuş. Okeanos kavramını ve Atlas kapılarını onlardan duymuş.
Europa'nın orijinal kapsamı neydi? Homeros'ta zikredildiğine göre öz-Yunanca olduğunu varsayabilir miyiz? Elde internet yok, Paulis Reallexikon yok, destekli bir şey söylemem zor. Ama, bir, Homeros'taki yer adlarının birçoğunun MÖ 6. yy ortalarında Peisistratos'un nihai redaksiyonu sırasında eklendiğini varsaymak lazım. İki, hatırladığım kadarıyla dünyayı Asia (Ege'nin doğusu) ve Europa (Ege'nin batısı) diye ikiye ilk bölen hoca Milet'li Hekataios'tu, o da MÖ 6. yy'ın ikinci yarısı. Homeros eğer "Peloponnêsos ve Europa ve dalgaların yıkadığı adalar" demişse, bundan Europa'nın spesifik bir yer olduğu sonucu çıkmaz, adalar ve (ada = nêsos sayılan) Peloponnêsos dışında kalan Yunan veya Balkan yarımadası anlaşılır bence. Akdeniz coğrafyasını Fenikelilerden öğrenen Yunanlıların, batıdaki Karanlık Kıta'nın adını da onlardan almasında bir gariplik yok.
Ayin harfiyle ˤereb Aramicede "Batı" demek. Arapça eşdeğeri ğarb ve ğurûb, zira Arapçada varolan ğayn sesi Aramca ve Akadcada mevcut değil, o dillerde daima ˤayn ile karşılanıyor. (Aslı muhtemelen Arapça olmayan ˤArab etnoniminin de "Batı" ya da "Batılı" anlamına geldiğini savunanlar var.) İmdi, Samice ˤayn sesinin Yunanca eşdeğeri o'dur. (Bakınız, Arami/Fenike alfabesindeki … k-l-m-n-ˤayn-p-q-r-ş… dizisi Yunan alfabesinde k-l-m-n-ks-o-p-r-s olur. ks sonradan eklenmiştir; q ana Yunancada düşmüş, ama Batı lehçelerinde ve oradan mehuz Latin yazısında korunmuştur.) Dolayısıyla Fenikece sözcüğün Yunanca şeklinin oereba olması gerekir. Sanırım bu kadarı yeterli olmalı – eğer Avrupa'nın adını Zeus'un kovaladığı bir mitik şahsiyetten aldığına inanmak gibi bir yola gitmeyeceksek.
Gerçi mitik şahsiyetlerin adı Samice olmaz diye bir şey de yok. Misal, Tuphôn ya da Typhôn, Poseidon'un mu, rüzgâr tanrısı Aiolos'un mu oğluydu tam hatırlayamadım, feci fırtınaların sahibi. Yahudi ve Arami mitolojisinden tanıdığımız tūfān ile adaş olması tesadüf değil herhalde.
Daha sonra antik Yunanca etimolojinin iki klasik başvuru kaynağı, Pierre Chantraine'in Dictionnaire étymologique de la langue grecque'i ile Hjalmar Frisk'in Griechisches etymologisches Wörterbuch'unu edinme imkânı buldum. İkisini de yıllar boyu epey didikledim. Şimdi de önümde açık duruyorlar. Şunu farkettim: Hocaların Sami dilleri hakkında hiçbir fikri yok. Fraenkel, Lewy ve Masson gibi Semitistlerin yazılarına vakıflar; ama Yunancanın Sami dillerinden etkileşimi hakkında bağlayıcı bir şey söylemekten feci surette ürküyorlar. Chantraine'in nektar maddesine bak mesela. Yarım sayfa yazmış, Sanskritçeden bilmem nereye kadar on tane hipotez üzerinde durmuş, hiç birini beğenmemiş, ama gözünün önünde duran kaynağı (Lewy'ye değindiği halde) görememiş. Belli ki İbraniceden haberi yok. Bu da şaşılacak bir şey değil aslında: Akademik dünyada klasikçilerle şarkiyatçılar arasında aşılmaz bir duvar vardır, bir tür profesyonel deformasyon.
İbranice ve Aramice kalın k ve kalın t ile qtr "tütsülemek, buhur tüttürmek". Arapçadan bildiğimiz kitre (bir tür ağaç sakızı, reçine) ve katran (çam sakızı, sakız kıvamında zift) oradan geliyor. Lübnan'ın simgesi olan kédros > cédre > sedir ağacı da öyle. Bilumum Kuzeybatı Sami dillerinde niphˤel sıygası, tıpkı Arapça infiˤāl sıygası gibi (inzibat, inkılap, intibak, infilak, inkıta vb.) edilgen türevler yapıyor. O meyanda niqtār "reçinelenmiş" demek, yayin niqtār da "reçineli şarap". Olimpos tanrılarının ölümsüzlük içkisi meğer bildiğimiz retsina şarabı değil miymiş? (Galiba Homeros'tan birkaç yüzyıl önce, Miken sarayının envanter kayıtlarında da geçiyordu; ama ilgili kitaplarım yanımda değil, o yüzden kesin bir şey söyleyemiyorum.)
Fenike dili, genelde "Aramice" adı verilen Suriye yöresi dillerinin bir lehçesidir. İbranice ile Süryanice de öyledir. Fenikeceden maalesef elde çok fazla yazılı materyel yok, kelime hazinemiz de bir-iki yüzü geçmiyor. O yüzden çoğu zaman analizi, bol yazılı belge üreten Arami ve İbrani dilleri üzerinden yapmak zorundayız. Ama bildiğimiz şu var. Yunan milleti denizciliği, denizaşırı ticareti ve yazıyı Fenikelilerden öğrenmiş. MÖ 800-700'lerde Akdeniz'in her bucağında onlarla kapışmış. Sicilya'da, Libya'da ve Anadolu'nun güneyinde onlarla dip dibe kentler kurmuş. Okeanos kavramını ve Atlas kapılarını onlardan duymuş.
Europa'nın orijinal kapsamı neydi? Homeros'ta zikredildiğine göre öz-Yunanca olduğunu varsayabilir miyiz? Elde internet yok, Paulis Reallexikon yok, destekli bir şey söylemem zor. Ama, bir, Homeros'taki yer adlarının birçoğunun MÖ 6. yy ortalarında Peisistratos'un nihai redaksiyonu sırasında eklendiğini varsaymak lazım. İki, hatırladığım kadarıyla dünyayı Asia (Ege'nin doğusu) ve Europa (Ege'nin batısı) diye ikiye ilk bölen hoca Milet'li Hekataios'tu, o da MÖ 6. yy'ın ikinci yarısı. Homeros eğer "Peloponnêsos ve Europa ve dalgaların yıkadığı adalar" demişse, bundan Europa'nın spesifik bir yer olduğu sonucu çıkmaz, adalar ve (ada = nêsos sayılan) Peloponnêsos dışında kalan Yunan veya Balkan yarımadası anlaşılır bence. Akdeniz coğrafyasını Fenikelilerden öğrenen Yunanlıların, batıdaki Karanlık Kıta'nın adını da onlardan almasında bir gariplik yok.
Ayin harfiyle ˤereb Aramicede "Batı" demek. Arapça eşdeğeri ğarb ve ğurûb, zira Arapçada varolan ğayn sesi Aramca ve Akadcada mevcut değil, o dillerde daima ˤayn ile karşılanıyor. (Aslı muhtemelen Arapça olmayan ˤArab etnoniminin de "Batı" ya da "Batılı" anlamına geldiğini savunanlar var.) İmdi, Samice ˤayn sesinin Yunanca eşdeğeri o'dur. (Bakınız, Arami/Fenike alfabesindeki … k-l-m-n-ˤayn-p-q-r-ş… dizisi Yunan alfabesinde k-l-m-n-ks-o-p-r-s olur. ks sonradan eklenmiştir; q ana Yunancada düşmüş, ama Batı lehçelerinde ve oradan mehuz Latin yazısında korunmuştur.) Dolayısıyla Fenikece sözcüğün Yunanca şeklinin oereba olması gerekir. Sanırım bu kadarı yeterli olmalı – eğer Avrupa'nın adını Zeus'un kovaladığı bir mitik şahsiyetten aldığına inanmak gibi bir yola gitmeyeceksek.
Gerçi mitik şahsiyetlerin adı Samice olmaz diye bir şey de yok. Misal, Tuphôn ya da Typhôn, Poseidon'un mu, rüzgâr tanrısı Aiolos'un mu oğluydu tam hatırlayamadım, feci fırtınaların sahibi. Yahudi ve Arami mitolojisinden tanıdığımız tūfān ile adaş olması tesadüf değil herhalde.
Ayın bir konsondur, vokal /o/'ya dönüşmesi mevzu-ı bahis değildir. Ayın sesi Yunanca'da bulunmadığından dolayı Fenike Ayın harfi Yunanca /o/ sesini ifade etmek için serbest kalmıştır, bu sadece bir grafik alakadır. "Europa"nın `Ereb'den gelmiş olması umumi kabul edilen bir etimoloji değildir.
k-l-m-n-s-ˤayn-p-S-q-r-ş olacak.
samekh ksi icin kullanilmistir, Sadi ("tsadi") sampe harfi olup ona herhangi ses degeri verilmemis ve kullanimdan kaldirlimsitir, sadece rakam ifade eder.